11 Ekim 2015 Pazar

TERS AÇI




Beyin jimnastiğine başlamadan önce bazı bildiklerimizi yazı sırasında da tekrar hatırlamak için en tepeye yazmakta fayda var.

1- Ülkeyi şuan yönetenler, kendi çıkarları için her şeyi yapabilirler, çoğu zaman yaptılar da.
2- PKK bir terör örgütüdür. Her tür saldırıyı yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Hatta daha kötülerini yapacaklardır.
3- Ülkede olan patlamayı engelleyemeyen MİT, görevi gereği bu olayın birinci dereceden sorumlusudur.

Devam edelim.

AKP'nin her seçim öncesinde kullandığı "taktikler" ve eylemler vardır. Örneğin her seçim öncesinde Doğan grubuna saldırır. Her seçimden önce ayaklar altına aldığı milliyetçiliği kullanmaya kalkar.

Bunlar karşılık buldukça da kullanmaya devam eder.

Örneğin yine MİT- Hükümet destekli olduğu iddia edilen Diyarbakır ve Suruç patlamaları da yine eğer iddialar doğruysa bu kategoriye konabilir.

Bu patlamalar sonrasında HDP oyları artış gösterdi, AKP yerinde saydı.

Yani bu tarz patlamalar, AKP'ye olumlu manada dönmüyor. Mutlaka bu çıkarımı yapan AKP üst düzey yetkilileri olmuştur.

O zaman soralım: Bu durumda Başkentte olan bir patlama, AKP'nin çok fazla işine yarar mı?

Üstelik Başkentte olan bir patlama, ülkeyi yöneten insanların ülke güvenliğini sağlaması konusundaki potansiyelini kendi kitlesinde bile sekteye uğratır.

Bunları yazarken en başta belirtilen 3 seçenek asla akıldan çıkmasın.

Şimdi olaya daha farklı bir açıdan bakmak için tersten soralım bazı soruları:

Haklı eleştirilerin içinde patlama ile ilgili "MİT'in neredeyse arka bahçesinde patladı bombalar" dendi.

Peki, bir bombanın, Hem Saray'a, hem MİT'in binasına hem de Emniyet'e çok fazla uzak olmaması -hatta Genelkurmay'a da-,

Erdoğan'a bir mesaj, gözdağı olabilir mi?

Rusya'nın da sahaya aktif olarak inmesinden sonra birileri, "Rusya seçeneğini aklından bile geçirme, sana senin şah damarından yakınız, bunu gör" demek istemiş olabilir mi?

Hatta bu aşamada Hakan Fidan ya da Efkan Ala gibi en yakınlarından birileri de kendisi gibi devredışı bırakılıp, bunlardan bir tanesi de bizzat "Amerikan bağlılığını göstermek" adına olayın içinde olabilir mi?

Böyle bir durum olduysa şunu da hesaba katmakta fayda var:

Böyle bir zaafiyeti asla itiraf edemez Erdoğan. Çünkü bu itiraf, kendi yumuşak karnını gösterir, kendisine olacak saldırılara direnç kazandırır.

Buna kafa yorunca akla Davutoğlu'nun yaptığı açıklamadaki "Terörün her türlüsüne karşıyız" tarzı daha çok kendilerine yönelik kullanılan bir söylemi kullanması, normalde hiç bir şekilde ilan edilmeyen "ulusal yas"ın ilan edilmesi, bu ihtimallerle alakalı mıdır, değil midir soruları geliyor.

İlk aklımıza gelenler üzerinden olaylar hakkında fikir yürütmek en kolay olanıdır. Bizi yanlışa daha kolay yönlendirir.

Bu sorulara nefretimizi ya da sevgimizi bir kenara koyarak yanıt ararsak, belki kukladan ziyade kuklacıyı görebiliriz.

Çağdaş BAYRAKTAR
11 EKİM 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder